Ana içeriğe atla

Çerez Tadında Bir Dizi Into the Night-Spoiler Alert

Başlıkta da söylediğim gibi amaan spoiler yemek istemiyorsanız devam etmeyin.Bu diziyi yakın arkadaşımın günler süren ısrarları üzerine izledim.Bölümleri 35 dakika ve o kadar hızlı geçiyor ki 6 bölümü olduğundan film izlemiş gibi oldum.İçerisinde bir Türk oyuncu barındıran Belçika dizisi kendisi.Mehmet Kurtuluş öyle karizmatik duruyor ki dizide yaşına takılamadan adama eriyip gidiyorsunuz resmen.(Yani en azından bana ve yakın çevreme bu etkiyi yaptı).Dizinin olayı güneşin insanları zehirleyerek öldürmesi sonucu bizim elemanların güneşten kaçması.Ne boyutta başarılı olduklarına değinmeyeceğim size de izleyecek yerler kalsın ;) Güneşin kafayı yemesi ve doğduğu her yeri ölüme mahkum etmesi kafamda metaforik bir düşünce oluşturdu. Dünya üzerinde öyle şartlarda ve öyle psikolojik hallerde yaşayan insanlar var ki bazılarına göre güneşin her sabah yeniden doğması ve yeni bir günü yaşamak zorunda olmaları her gün ölüm gibi.Böyle bir pencereden bakarak fazla mı kötümser oluyorum orası size kalmış..

bonus:Türk ile İtalyan arasındaki çekişmeler dikkat çekiyor dizi boyunca. Irkçı yaklaşımda bulunan İtalyan sonunda hak ettiğini buluyor gerilmeye gerek yok :)

                                İŞTE O İŞTE OO 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Damağında Bir His Var

Kimse anlamıyor hislerimizi. Bakışlarımızdan akan hüznü, acıyı hatta mutluluğu bile anlamıyorlar. Biz de anlamıyoruz. Tamamıyla sevinçli ya da acı dolu olduğumuzu sandığımız zamanlarda dahi sadece sevinçli ya da acılı değiliz aslında.Yalnızca bir şey olamayız hiçbir zaman. Her an birçok şeyiz. Mutlu olduğumuzda bir parça hüzün taşıyor kalbimiz. Eksiğiz. Tamamlandığımızı sanıyoruz fakat dolmayan boşluklar peşimizi hiç bırakmıyor. Her daim bizi ele geçiren, arka planda kalsa bile içimizde yer edinmiş duygular anlık hislerimizin içinde can bulmaya devam ediyor. Çünkü insan, bir zamanlar iliklerine kadar hissettiği duyguların hiçbirini tam anlamıyla unutamaz. Kendisi unuttuğunu sanır. Ruhu tattığı o hissi nerede olsa tanır. Yeniden duyar ve yeniden ona sahip olur. Belki de ait olur. Bir kez aldığı o tat, ölene kadar damağında pelesenk olur...   Peki senin asla silinmeyen o hissin ne? Zaman gözetmeksizin hep seninle olan yoldaş duygun hangisi? Onu bulduğunda kendini de bulacaksın. Çoktan bu

İlk adımım

Hep bi yerlerde bi şey unuttum hissi yaşıyorum. Bi yerde bi eşya bi yerde bi söz bi yerde bi gülümseme bi yerde bi gözyaşı unuttum sanki. Bi yerlerde unuttuğum şeyleri ararken olduğum yerlerdeki şeylerin varlığını fark edemeden yeni şeyler unutmakla geçiyor hayatım.Bu blogu açarak boş bir sayfaya bu hislerimi ve hayata dair her şeyle ilgili yaptığım yorumları aktararak okuyucularımla ve en çok da kendimle farkındalıklar yaşamak amacındayım...

İçimdeki Bahçeler

 Bu gece çok farklı bir hava var. Tam tepemde ay, hemen önümde bir sürü çiçek bana eşlik ediyor. Buradayım ve burada olmaktan mutluluk duyuyorum. Uzansam tutabilirim ayı. Koklasam duyarım çiçeklerin kokusunu. Üstelik içimde de yeşermeyi bekleyen birkaç çiçek var. Onları büyütmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Büyürlerken içimde oluşan heyecanı, onlara su vermenin gururunu yaşamayı hayal ediyorum. Bekliyorum. Sabırla yeşerecekleri günü bekliyorum. Anne baba olmak için belli bir olgunluğa erişmek gerek. Bu doğan ve var olan her şeyin koruyucusu için geçerli. Ben de o olgunluğa erişmeyi bekliyorum. Çünkü biliyorum, ben kendimi hazırlamadan yeşermez, toprağı, havası, suyu uygun olmazsa büyüyemez. Hepsini güçlendiriyorum içimde. Olacakları nasıl sevinçle izleyeceğimi hissediyorum. En uzun ömürlü çiçekler sevgiyle büyütülenlerdir biliyorum. Onlara sevgi ayırıyorum bolca. Içimde bir yerlerde vaktini bekleyen her çiçeğin yeterli sevgim ve yerim olduğunda çekinmeden kendilerini bana emanet edecekle