Ana içeriğe atla

Türk Kahvesinden Farklı Tatlar Yaratmak

Türk kahvesini şöyle bol köpüklü olunca kim sevmez ki? Ama bir hataya düşüp bim'in kahvesini aldım ve tadı fazla acı. Üstelik istediğim kadar köpüklü de olmuyor.Ben de bu kahveyi farklı tatlar katarak bitirmeye çalışıyorum. İlk olarak sütlü türk kahvesi denedim. Bir fincanın yarısına su diğer yarısına da süt koyulup 1 kaşık kahve ile pişiriliyor.Üzeri süt yüzünden köpüklü gibi duruyor görüntü olarak muhteşemm. Tadı da aşırı sütlü değil bu yüzünden bence ideal. İkinci olarak tarçınlı türk kahvesini denedim.Normal kahve yapımına ek olarak biraz tarçın ekledim kaynatırken.Şekersiz içtiğimden de olabilir belki ama bana tadı pek hoş gelmedi açıkçası... Acılığı daha da artmıştı. Son olarak çikolatalı türk kahvesi yaptım. Ve bence en güzeli buydu. Önce su ile bir parça çikolatayı erittim. Kahveyi ekleyip pişirdim. Çikolatadan dolayı kahvenin yoğunluğu da hayli iyi oldu. Tadı ve kokusu da çok çekiciydi üstelik. Benim keşfettiklerim şimdilik bunlar sizin daha farklı tarifleriniz varsa bizimle paylaşın.


bonus:köpüğün fazla olmasını istiyorsanız soğuk su kullanın. Çikolatalı kahve yaparken, caramio kullanırsanız mis gibi karamel kokusu da yayılıyor. Zevkinize göre bitter de kullanabilirsiniz. 🍫



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Damağında Bir His Var

Kimse anlamıyor hislerimizi. Bakışlarımızdan akan hüznü, acıyı hatta mutluluğu bile anlamıyorlar. Biz de anlamıyoruz. Tamamıyla sevinçli ya da acı dolu olduğumuzu sandığımız zamanlarda dahi sadece sevinçli ya da acılı değiliz aslında.Yalnızca bir şey olamayız hiçbir zaman. Her an birçok şeyiz. Mutlu olduğumuzda bir parça hüzün taşıyor kalbimiz. Eksiğiz. Tamamlandığımızı sanıyoruz fakat dolmayan boşluklar peşimizi hiç bırakmıyor. Her daim bizi ele geçiren, arka planda kalsa bile içimizde yer edinmiş duygular anlık hislerimizin içinde can bulmaya devam ediyor. Çünkü insan, bir zamanlar iliklerine kadar hissettiği duyguların hiçbirini tam anlamıyla unutamaz. Kendisi unuttuğunu sanır. Ruhu tattığı o hissi nerede olsa tanır. Yeniden duyar ve yeniden ona sahip olur. Belki de ait olur. Bir kez aldığı o tat, ölene kadar damağında pelesenk olur...   Peki senin asla silinmeyen o hissin ne? Zaman gözetmeksizin hep seninle olan yoldaş duygun hangisi? Onu bulduğunda kendini de bulacaksın. Çokta...

Çerez Tadında Bir Dizi Into the Night-Spoiler Alert

Başlıkta da söylediğim gibi amaan spoiler yemek istemiyorsanız devam etmeyin.Bu diziyi yakın arkadaşımın günler süren ısrarları üzerine izledim.Bölümleri 35 dakika ve o kadar hızlı geçiyor ki 6 bölümü olduğundan film izlemiş gibi oldum.İçerisinde bir Türk oyuncu barındıran Belçika dizisi kendisi.Mehmet Kurtuluş öyle karizmatik duruyor ki dizide yaşına takılamadan adama eriyip gidiyorsunuz resmen.(Yani en azından bana ve yakın çevreme bu etkiyi yaptı).Dizinin olayı güneşin insanları zehirleyerek öldürmesi sonucu bizim elemanların güneşten kaçması.Ne boyutta başarılı olduklarına değinmeyeceğim size de izleyecek yerler kalsın ;) Güneşin kafayı yemesi ve doğduğu her yeri ölüme mahkum etmesi kafamda metaforik bir düşünce oluşturdu. Dünya üzerinde öyle şartlarda ve öyle psikolojik hallerde yaşayan insanlar var ki bazılarına göre güneşin her sabah yeniden doğması ve yeni bir günü yaşamak zorunda olmaları her gün ölüm gibi.Böyle bir pencereden bakarak fazla mı kötümser oluyorum orası size kalm...

Saat Üç

Saat üç. Eğer saat üçse yapılacak şeyler kısıtlıdır. Ya çok erkendir bir şeylere başlamak için ya da geç kalınmıştır çoktan. Bunu herkes duymuştur ve hak vermiştir hatta. Peki hiç hayatınızın saat üçüne denk geldiğiniz oldu mu? Öyle bir anda ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye fırsatınız kalmaz. Durmak yapabileceğiniz en iyi iştir o an. Hiç kımıldamadan arkada kalanlara el uzatmadan, öndekilere de atılmadan. Sanki tüm düzeni bozmuşçasına sabit kalarak. Ruh geridekilere bakıp tekrar onları istemez, ilerdekilere hazır hissetmez. Saat üçtür. Zaman hem erkendir hem geç. Bu bekleme noktasına nefes penceresi de denebilir. Gelip geçenlerin ağırlığından kurtulmanın, yeni geleceklere yer açmanın saatidir. Ömrün en stabil geçen bu anları düşüncelerle en fazla yüzleşilenidir. Çünkü o büyük dönüm noktasına sonunda ulaşılmıştır. Seçimlerin vaktidir. Ya kendini bulursun bu noktada, ya da tamamen kaybedersin. Hayatın boyunca aradığın şeyi bulman için sana verilen düşünme molası gibi. Saat üç ise insa...