Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

En Derinden

Öğrendikçe öyle büyük haz duyuyorum ki, bir yudum olsa dahi içmek istiyorum beni değiştirip geliştirecek her satırı. Aslında içim çok tembel,çoğu zaman bir kitap okumak dahi zor ve olanaksız gelir bana. Ama bir kere de başladım mı bir anda her şeyi birden bilme isteği gelir en içimden. Her an bi yerde kaçırdığım bir bilgi var mı acaba diye endişe duyarım. Tüm kitapları, tüm filmleri ve tüm belgeselleri bir saatte bitirmenin hayalini kurar, elim ayağıma dolaşır neyi ne zaman yapıp bu hayata nasıl sığdıracağımı hiç bilemem. Düşündüğümden daha az bir ömrüm olursa her şeyi yarım bırakmak en büyük korkum. Daha tadamadığım yemekler, içecekler, okumak için can attığım kitaplar, izlemek için beni bekleyen film ve diziler var. Bunlardan da öte, ayak basmak istediğim, havasını ciğerlerime doldurup, ben görebildim demek istediğim binlerce yer var. Ve tabii daha hiç yaşamadığım, sadece yaşasam nasıl olurdu diye hayalini kurduğum hisler ve duygular var. Hepsini yetiştirebilmem mümkün olmazsa eğer,

Türk Kahvesinden Farklı Tatlar Yaratmak

Türk kahvesini şöyle bol köpüklü olunca kim sevmez ki? Ama bir hataya düşüp bim'in kahvesini aldım ve tadı fazla acı. Üstelik istediğim kadar köpüklü de olmuyor.Ben de bu kahveyi farklı tatlar katarak bitirmeye çalışıyorum. İlk olarak sütlü türk kahvesi  denedim. Bir fincanın yarısına su diğer yarısına da süt koyulup 1 kaşık kahve ile pişiriliyor.Üzeri süt yüzünden köpüklü gibi duruyor görüntü olarak muhteşemm. Tadı da aşırı sütlü değil bu yüzünden bence ideal. İkinci olarak tarçınlı türk kahvesini denedim.Normal kahve yapımına ek olarak biraz tarçın ekledim kaynatırken.Şekersiz içtiğimden de olabilir belki ama bana tadı pek hoş gelmedi açıkçası... Acılığı daha da artmıştı. Son olarak çikolatalı türk kahvesi yaptım. Ve bence en güzeli buydu. Önce su ile bir parça çikolatayı erittim. Kahveyi ekleyip pişirdim. Çikolatadan dolayı kahvenin yoğunluğu da hayli iyi oldu. Tadı ve kokusu da çok çekiciydi üstelik. Benim keşfettiklerim şimdilik bunlar sizin daha farklı tarifleriniz varsa bizi

Çerez Tadında Bir Dizi Into the Night-Spoiler Alert

Başlıkta da söylediğim gibi amaan spoiler yemek istemiyorsanız devam etmeyin.Bu diziyi yakın arkadaşımın günler süren ısrarları üzerine izledim.Bölümleri 35 dakika ve o kadar hızlı geçiyor ki 6 bölümü olduğundan film izlemiş gibi oldum.İçerisinde bir Türk oyuncu barındıran Belçika dizisi kendisi.Mehmet Kurtuluş öyle karizmatik duruyor ki dizide yaşına takılamadan adama eriyip gidiyorsunuz resmen.(Yani en azından bana ve yakın çevreme bu etkiyi yaptı).Dizinin olayı güneşin insanları zehirleyerek öldürmesi sonucu bizim elemanların güneşten kaçması.Ne boyutta başarılı olduklarına değinmeyeceğim size de izleyecek yerler kalsın ;) Güneşin kafayı yemesi ve doğduğu her yeri ölüme mahkum etmesi kafamda metaforik bir düşünce oluşturdu. Dünya üzerinde öyle şartlarda ve öyle psikolojik hallerde yaşayan insanlar var ki bazılarına göre güneşin her sabah yeniden doğması ve yeni bir günü yaşamak zorunda olmaları her gün ölüm gibi.Böyle bir pencereden bakarak fazla mı kötümser oluyorum orası size kalm

En Derinden

Boş klişe laflarla anlatamayacağım kadar sessiz içim. Yüzyıllar süren bir savaştan yenilgi ile yurduna dönen bir savaşçı gibi. Hatta savaşçı olduğundan bile şüpheli. Deliler gibi yorgun, her şeyi yıpranmış ve kayıplarla dolu. En kötüsü de ruhu ümidini kaybetmiş ve savruluyor bir boşlukta. Otur desen oturamaz, yürü desen bacakları tutmuyor. Süzüle süzüle bir yere varır belki. Eli ayağı kesik, tutunacak bir dalı kalmamış. İnandığı ve uğruna her şeyini feda ettiği şey, ona değilmiş. Dışı altın suyuna batırılmış bir tenekeymiş meğerse. Oysa tenekenin bile fayda sağladığı durumlar vardır. Fakat bu şey öylesine zehirden ibaretmiş ki, içten içe bitirirmiş. Bunların hepsi anlamsız. Madem yıllar boyu uğraş verilen bu şey boş çıkabiliyor o halde her şey anlamsız burada. Ne de olsa elimizle inşa edemiyoruz bir yaşamı. 

Kahve Tadında Kitaplar

Öneride bulunmakla kalmayıp adeta ısrarda bulunacağım bir kitap yorumu yapacağım şimdi. Macera, bilim kurgu tarzı kitapların sıkı takipçisi olanlar eminim ki biliyorlardır zaten onlara lafım yok... Ben hayatımda yeni yeni kendi zevklerimi keşfeden biri olarak, ilk kez bu tarzda bir kitap okudum diyebilirim. Beni sadece etkilemekle kalmayıp kafamda adeta bir film izletti bana okurken bu kitap. Bahsettiğim kitap Dan Brown'un Başlangıç kitabı. Tesadüf eseri elime geçti ve serisinin son kitabı olduğunu bilmeden okuyuverdim bir solukta. Meğer öncesi varmış. Hatta öncekilerin filmleri de var Tom Hanks'li ;) Bunları bilmediğim için cahil damgası vurmuştum kendime. Ama sonuca bakmak lazım öğrendim.. Şansıma benim okuduğum kitabın filmi yok. Kafamda çektiğim filmle kısıtlı kaldı. Kitabı okurken yazarın donanımına hayran kalmamak elde değil. Her konuda bilgiye sahip ve her cümlesi dolu dolu. Mimariden bilime dünya üzerindeki dinlere kadar gezintiye çıkarıyor sizi adeta. Uzatmaya gerek yo

İlk adımım

Hep bi yerlerde bi şey unuttum hissi yaşıyorum. Bi yerde bi eşya bi yerde bi söz bi yerde bi gülümseme bi yerde bi gözyaşı unuttum sanki. Bi yerlerde unuttuğum şeyleri ararken olduğum yerlerdeki şeylerin varlığını fark edemeden yeni şeyler unutmakla geçiyor hayatım.Bu blogu açarak boş bir sayfaya bu hislerimi ve hayata dair her şeyle ilgili yaptığım yorumları aktararak okuyucularımla ve en çok da kendimle farkındalıklar yaşamak amacındayım...